28 Aralık 2021 Salı

YILBAŞI ÇAVUŞU :,( [Yılbaşından önce mutlaka okuyun]

(Bu yazı otomatik olarak 29 Aralık 2021 tarihinde yayınlanacaktır)
Aşağıda yaşanmış bir hikayeyi bulacaksınız, yılbaşına dair. Bu yaşanmış olayı öğrenince Kıymetli Öğrencilerimle paylaşmadan edemedim.
Bu blogu Haziran ayında unutmamak için şimdiden yazıyorum, otomatik olarak yılbaşı öncesi açılacak 29 Aralık tarihinde açılacak. Belki ömür yetmez, herşeyi önceden hazırlamak lazım.

Hikaye uzun, isterseniz vereceğim bağlantılardan(link) dinleyebilirsiniz.
Sesli dinlemek için:
https://www.youtube.com/watch?v=sCoAnvNI6jE


Kaynak: http://www.anahaberyorum.com/info.aspx?ID=17951  (10haz2021)

“YILBAŞI ÇAVUŞU”

MERHUM AYŞE GÖNEN ABLANIN HATIRASINA... 

Ayşe Gönen, Sami Gönen… Benim hayatımda çok önemli yerleri olan, üzerimde hakları bulunan iki muhterem insan. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

(Mutlaka sonuna kadar okunması gereken bir hatıra)

Ayşe Gönen, Sami Gönen… Benim hayatımda çok önemli yerleri olan, üzerimde hakları bulunan iki muhterem insan. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

Ayşe Gönen Ablanın bizzat yaşadığı hatırasını burada aktarmaya çalışırken, kendimizi şu soruyu soracağız. “Bu gün (31 Aralık 2019 Salı) akşam yıl başınımı kutlayacağız, yoksa, Hz. Peygamberin Mekke’nin Fethi nimi veya Selahattin Eyyubi’nin Kudüs’ün Fethini mi? Bu hatırayı okuduktan sonra karar vereceksiniz!

Ayşe Gönen Abla diyor ki;

“Çocukluğumun geçtiği küçük ilçemizde genel olarak mutlu bir yaşantımız vardı. Öyle ya. Ülkemiz bir cihan savaşı geçirmişti. Savaşta başarılı olmuş, düşmanları yurdumuzdan dışarı atmış, bağımsızlığımızı korumuştuk.

Cihan Savaşından çıkalı hemen hemen 10-15 yıl geçmişti. Savaş bizleri yoksul ama gururlu bırakmıştı. Belki inanılmaz ama babası veya eşi harpte şehit düşmüşler bile bir buruk sevinç içindeydi, ilçemizde epey de gazi vardı. Kiminin ayağı yoktu, kiminin kolu yoktu. Kiminin ise hem ayakları hem kolları kopmuştu. Gözünü kaybedenler, hala vücudunda düşman şarapnel parçası taşıyanlar ve daha neler neler... Yani küçücük ilçemiz, bünyesinde kurtuluş savaşının izlerini oldukça bariz şekilde taşıyordu.

Şehit aileleri ve gaziler oldukça gururluydular. Dul kalan şehit eşlerinin ve öksüz kalmış çocuklarının gelirleri yoktu. Gaziler ise çalışamayacak durumdaydı. Ama asla kimseden bir şey istemezlerdi, İlçe halkı bu nezakete aynen katılır, onlara alenen bir yardımda bulunmazlardı. Evimize ne alınırsa aynısı bir şehit evine veya gazi evine de gönderilirdi. Yiyecek ve giyecekle beraber, mendillere çıkınlanmış paralar sepetin bir kenarına konurdu. Kapıları çalınır, açan kişiye;

-“Bu sizinmiş” denip sepet kenara bırakılırdı.

Kasabalı kendi arasında bile, “Ben şunu gönderdim, ben şöyle yardım ettim” gibi söz söylemezlerdi. Gönderilenler, yapılan yardımlar ihtiyaçlarına tam cevap veriyor muydu bilinmez ama yetmese bile ne şehit aileleri, ne de gaziler benimde şuyum eksik demezdi. Onlar bu vatan için çarpışıp şehit yakını olma sevabını veya gazi olup dünyalık işe yaramaz hale gelmenin şerefini bu dünyada harcamak istemiyorlardı.

Sanırım savaşta yaralananların görünüşlerinden, durumlarından dolayı, kendilerine incitici bir mahlas takılmasın diye, ilçe halkı onlara peşinen isimler yakıştırmıştı. “Hoca Enver” gibi, “Yedidöven Ali” gibi, “Görünmez Kâzım” gibi...

Bunlardan bir tanesi de, “Yılbaşı Çavuşu” idi. Asıl isminin ne olduğunu hiç kimse bilmezdi. Herkes onu, Yılbaşı Çavuşu diye çağırırdı. Bu gazinin vücudunun hemen hemen sağ yarısı yoktu. Sağ gözünü, sağ kolunu, sağ bacağını kaybetmişti. Kafasının sağ tarafındaki kafatası etleri yanmış olmalı ki derin bir yanık izi görünüyordu.

Görünüşü korkutucu olmasına rağmen çok sevecen bir Gazi idi. Hala vatan der, başka birşey demezdi. Yoksul olmasına rağmen biz çocukları nerede görse mutlaka birer şeker, birer ceviz veya benzeri yiyecekler vermeden geçmezdi. Çok az konuşan Yılbaşı Çavuşu’nu herkes çok severdi.

Benim ailem, ilçenin en kültürlü, en tahsilli ailesiydi. Babam, dayım, amcam öğretmen, dedem tahrirat kâtibi idi. Biz altı kardeştik. Dördümüz ilk ve ortaokulun çeşitli sınıflarında okuyorduk. İlçede yalnız ilkokul ve ortaokul vardı. Ağabeyim ve ablam ilçenin bağlı olduğu ilde okuyorlardı. Amcamın oğlu olan Rusihi Ağabeyim ise ilde liseyi bitirmiş yüksek eğitimini yapmak için Fransa'ya gitmişti.

Rusuhi Ağabeyim tatilleri Fransa'dan gelince sülalede bayram olurdu. Rusuhi Ağabeyimi misafir sandalyesine oturtur, büyük küçük hepimiz etrafında halka olur, onun anlattıklarını can

kulağıyla adeta ağzımızın suyu akarcasına dinlerdik. Anlattıkları belki doğruydu ama bize masal anlatıyormuş gibi gelirdi. Ah...ah Fransa sen ne güzel ne ulaşılmaz bir ülkeydin. Ey Fransa, seninle aynı dünya üzerinde olmak bile bizim için bir gururdu.

Rusuhi Ağabeyim gitgide bizden değişik hareket etmeye başlamıştı. Mesela yemek yerken bıçak ister, katı yemekleri bıçakla keserdi. Biz hayran hayran seyreder, her birimiz kimsenin görmediği yerde bıçakla yemek yemeyi dener fakat beceremezdik. Bizim hayranlığımıza karşılık babam ve amcam bu durumdan pek memnun değilmiş gibiydiler. Rusuhi Ağabeyimdeki değişikliklere neden bizim kadar hayran olmadıklarını anlamak mümkün değildi.

Mesela sabahları "günaydın" demeyi ondan öğrenmiştik. Öğleden sonra da "tünaydın" diyorduk. Babam ve amcam ise hala "Selamün aleyküm" demekte ısrar ediyorlardı.

İlçemizde kış iyice bastırmıştı. Rusuhi ağabeyim okulu başaramamış Fransa'dan apar topar geri gelmişti. Fransa ona okul diploması vermemişti ama Rusuhi'yi almış yerine RUSİ'yi göndermişti. Kendi de anlatırken söylediği gibi Fransızlar ona Rusi diyorlarmış. Tam bir Fransız beyefendisi ile aynı ortamda yaşıyorduk ve bu bizi çok etkiliyordu.

Bir gün lüks adını verdiğimiz gaz yağıyla çalışan aydınlatma aracının altında sohbet ederken Rusuhi Ağabeyim:

-Amca, dedi, “Yılbaşı geliyor ne düşünüyorsun?”

Babam;

-Ne düşüneceğim yeğenim, geliyorsa gelsin.

-Öyle söyleme amcacığım, yılbaşında yeni yıla giriyoruz. Yeni yılı karşılamayı düşünmüyor musun?

-Yeni yılı karşılamakta ne demek? Biz şimdiye dek bu kadar yaş yaşadık, yılları karşılamadık, Allah hayırlısını versin.

-Olur mu hiç amcacığım, bir şeyler yapalım! Hem çocuklar için de bir değişiklik olur.

Biz çocuklar hep beraber başladık;

-Ne olur baba, ne olur, ne olur yıl başını bizde yapalım.

-Bak gördün mü amcacığım. Çocuklar da istiyor. Bırak eğlensinler, değişiklik olur. Siz merak etmeyin, ben her şeyi hazırlarım. Ben Fransa da iken...

Sonunu dinlemek için herkes pür dikkat kesildi. Rusuhi Ağabeyim Fransa'da diye başladığına göre en güzel, en hoş şeyleri söyleyecek ve yapacaktı.

Babam ve amcam yılbaşı kutlamalarına karşı isteksizliklerine rağmen, biz çocuklar manasını bilmediğimiz yılbaşı kutlamalarını canla başla istiyorduk. Bu hiçbir zaman yapmadığımız bir kutlamaydı. Rusuhi Ağabey güzel diyorsa, mutlaka biz çocuklar içinde güzeldi. Hele Fransa gibi eşsiz bir ülkede kutlanıyorsa daha da güzel olmalıydı. Babam ve amcamın isteksizlikleri, bizim istekliliğimiz karşısında yenik düştü. Ve aile, gayesini bilmeden, hangi din mensupları ile bir olduğumuzu fark etmeden yılbaşını kutlamaya karar verdik.

Evin kadınları hummalı bir çalışma içine girdiler. Baklavalar, börekler yapıldı. En güzel elbiseler sandıktan çıktı. Evler baştan aşağı temizlendi. Her şey Rusuhi Ağabeyime sorulup yapılıyordu. Gerçi babam ve amcam isteksizlerse de, zararlı görmedikleri için de sesleri çıkmıyordu. Rusuhi Ağabeyim amcamın karısı olan yengeme, yani annesine;

-Mama, hindiyi nerden bulacağız?

Rusuhi ağabeyim Fransa'dan geldikten sonra annesine MAMA diyordu. Bu bizim çok hoşumuza gidiyordu.

-Ne hindisi? Hindi olmazsa olmaz mı?

-Mama hindisiz yılbaşı olur mu? Çocuklar bir kere de hindi eti yesinler!

-Oğlum culuğu ben şimdi nereden bulayım?

-Benim canım mamacığım. Sen komşulardan bulursun.

Bizim ilçemizde hindi denmez, culuk denirdi. Uzak yakın komşulara haber verildi. O komşu öbürüne, bir komşu diğerine, diğeri diğerine söyleyerek bizim culuk dediğimiz hindi temin edildi. Bu arada komşular da meraklandı.

-Komşu culuk olmazsa tavuk olmaz mı?

-Hayır olmazmış. Rusuhi diyor Fransa'da yılbaşında hep hindi yenir diyor.

-Bu yılbaşı dediğiniz de ne?

-Bilmem. Fransa’nın yılbaşısı işte. Rusuhi yılbaşı kutlayalım dedi. Nede olsa Fransa görmüş Adam. Bizden iyi bilir değil mi?

-Doğru... Bizimkiler bize bir şey demediler. Bizimkiler bilmezler ki zaten.

Böylece bizim sülalenin yılbaşı yapacağı da tüm ilçeye yayıldı. Hazırlıklar tamamlandı. Yılbaşı gecesi geldi çattı.

Ailemizin bütün çocukları yeni kıyafetlerini giydiler. Kurdelelerimizi başımıza taktık. Sokağa çıktık. Bizim mahallenin bütün çocukları karşımıza dizilmiş bizi seyrediyorlardı. Hepimizde bir hava, bir hava ki sormayın gitsin. Öyle ya ilçede tek yılbaşını kutlayan bizdik. Bu şeref bizim sülaleye aitti. Fransa'dan gelen tek Rusuhi ağabey de bizde vardı.

Her bayram ellerimize yaktığımız kınamız eksikti, ama Rusuhi Ağabeyim buna izin vermemişti.

-Kına da ne oluyor. Şark bayramı değil. Bunun adı yılbaşı, ojelerinizi sürün, dedi.

Hiç birimiz anlamamıştık. Bayram değil ama bayram geliyormuş gibi hazırlanmıştık. Yemekler, börekler, tatlılar ancak bayramlarda yapılırdı. Sonra bayram gibide yeni elbiseler giymiştik. Hatta hiçbir bayram yemediğimiz Rusuhi ağabeyimin hindi dediği culuk ta hazırdı. Oje dediği ne idi kimse bilmiyordu ama cahilliğimiz ortaya çıkar diye ojenin ne olduğunu da soramıyorduk.

Hava karardı. Hala komşu çocukları bizleri seyrediyordu. Komşu kadınları da bir şeyler bahane ederek arada bir bizim eve girip çıkıyorlardı. Biz de ise gurur son haddindeydi.

Öyle ya ilçemizde ilk defa yılbaşını bayram gibi kutlayan bizdik.

 

Babam ve amcam yatsı namazını camide kılıp geldiler. Bizler heyecan içinde lüks lambasının altında yılbaşını bekliyorduk. Rusihi Ağabey karton kâğıtları çizip boyayıp bir şeyler yapmıştı.

-Bunun adı neydi Rusuhi?

-Tombala yengem, tombala.

-Nasıl bulmuşlar bu oyunu hayret?

-Fransa'da adı başka, İstanbul'da tombala diyorlar.

-Şu sofranın zenginliğine bak, kaç fakir doyar bunlarla.

-Mama, bırak şimdi fakirleri, keyfine bak!

Hepimiz zevkten dört köşeydik. Oyunlar oynanıyor, fıkralar anlatılıyor, kahkahalar yükseliyordu.

-Ne iyi ettin de yılbaşını çıkardın?

-Siz bir de Fransa'da ki yılbaşını yaşasanız. Babam kızar diye içki almadım. Orada içkiler, kadınlar, danslar... Bütün Fransa sabaha kadar içer eğlenir, sarhoş olur.

Bir ara Rusuhi Ağabeyim ayağa kalktı. Elindeki şerbet bardağını havaya kaldırdı, başını arkaya attı, bütün gücüyle;

-Yuuuuhiü, yuuuhiii yaşasın...

Rusuhi Ağabeyim daha fazla devam edemedi, hepimizi yerimizden zıplatan bir sesle yerimizde kalakaldık!

Kapı çalınmıyor adeta tekmelerle kırılmak isteniyordu. Kendini ilk toparlayan amcam oldu:

-Hayırdır İnşaallah, kimdir gece yarısı kapıyı kıran?

Hepimiz olduğumuz gibi kalakalmıştık. Rusuhi ağabeyim ise ayakta elindeki bardağı yukarı kaldırmış vaziyette duruyordu.

Amcam kapıyı koşarak açmış olmalı ki sesi geldi.

-Buyur, buyur Çavuş. Hayırdır inşaallah!

Amcam daha içeri girmemişti ki içeri, “Yılbaşı Çavuşu” dediğimiz Gazi tek ayağının yerine kullandığı bastonunu yere vura vura içeri girdi. Onu ilk defa bu kadar korkunç görüyordum. Sağ tarafı hemen hemen olmayan bu adam kıpkırmızıydı! Ağzından köpükler saçıyordu!

Babama dönerek;

-Muallim Bey, Muallim Bey, Senden muallim olmaz. Olsa olsa senden iyi bir vatan haini olur.

-Ne diyorsun sen Yılbaşı Çavuşu! O nasıl laf! Hele bir otur. Soluklan. Bu hiddetinin sebebi ne?

-Oturmak mı? Senin hanene bundan böyle oturmam. Oturanla da konuşmam;

-Keşke hakaret etseydin, keşke yüzüme tükürseydin, keşke sizi gavurun gününü, gavurlar gibi kutlarken göreceğime sol yanımı da düşman götürseydi!

Durum anlaşılmıştı. Yılbaşı Çavuşu bizim yılbaşı kutlamamıza kızmıştı. Bütün gözler ayakta duran Rusuhi Ağabeyime çevrildi. Rusuhi Ağabeyim hâlâ ayakta elinde bardakla duruyordu. Kendini müdafaa etmek için başladı:

-Ne beis var bunda! Biz gâvur mu olduk şimdi? Bir yıl bitiyor bir yeni yıl başlıyor. Biz onun için eğleniyoruz!

Yılbaşı Çavuşu’nun Rusuhi Ağabeyimi taktığı yoktu! Bütün hiddeti ile babama ve amcama bakıyor, adeta onları bir bardak suda boğmak istiyordu.

-Siz ikiniz de muallimlersiniz. Talebelerinize kurtuluş savaşını anlatırken bu savaşın topla tüfekle kazanılmadığını, bu savaşın iman gücü ile kazanıldığını anlatmıyor musunuz?

-Doğrusu bizde hiç öyle yılbaşı kutlamamıştık ama Rusuhi Fransa’da kutlananı görmüş. Biraz değişiklik olsun diye kabul ettik.

-Şu elindeki bardağı şerefe diye kaldıran mahdumunuz Fransa da öğrenecek bir başka şey bulamamış mı?

“Oradan ilim getirseydi, icat, makina getirseydi, derdimize derman olacak ilaç getirsey di.” Getiremedi, diplomasını da vermemişler! Gavur diploma verir mi insane? Gavur insana yarayacak merhem verir mi? Aha böyle gavur bayramının nasıl olacağını öğretir gönderir.

Rusuhi Ağabeyim söze zorla girdi;

-Fransızlar böyle kutlamıyorlar ki. Fransızlar yılbaşında çam dikerler, hediyelerini çam ağacının dibine koyarlar. Birde onların Noel babaları var. O da ev ev dolaşır, hediye dağıtır. Biz yalnız aile içinde eğleniyoruz!

-Efendi... Efendi... Bugün sen bu eğlenceyi başlattın! 50 sene sonraki nesil çam diker. Bugün kağıttan tombala oynat, 50 sene sonra kumarın daniskası girer. Bugün kendi aranızda eğlenin, 50 sene sonra kızlarınızı, gelinlerinizi çıplatıp göbek attırırsınız. Bu zehir azar azar girer. Bir daha da çıkaramazsınız.

-Canım, babam var iken sen ne karışıyorsun? Diye lafa girecek oldu Rusuhi Ağabeyim.

-Bana bak gavur benzetmesi. Sen iki ayağının üstünde madamlarla gezerken ben bastonla helaya gitmeye çalışıyorum! Sen saçını ayna karşısında Fransızlar gibi tararken Beni görenler kaçıyor. Sen gavurların bayramını onlar gibi kutlarken, o gavurlar senin bayramında sana topla tüfekle saldırıyorlar, kadın kız bebe demeden katlediyorlar.

Odada bir sessizlik oldu. Babam ve amcam çok üzgün, Rusihi Abim kızgın, bizler şaşkındık! Gözümüzü Yılbaşı Çavuşundan ayıramıyorduk. ilk defa tek gözüyle ağlayan birini görüyordum. Evet, Yılbaşı Çavuşu ağlıyordu. Hem de sesli sesli, bağıra bağıra ağlıyordu!

-Bana neden Yılbaşı Çavuşu diyorlar biliyor musunuz?

“ Beş sene askerlik yaptım. Kar demedim, kış demedim, açlığımı hissetmedim. Bir gün bile bebelerimi düşünmedim. Yalnız Allah dedim, Vatan dedim, İslam dedim, Gece gündüz gâvurlardan kurtulalım, ezanları susturmayalım dedim. Muhabere ederken şu bayramını kutladığımız Fransızlara esir düştüm. Gördüm ki bu gâvurlar Müslümanları en çok bayramlarda bir de Ramazan Ayında katlediyorlar. Derken onların bayramı yılbaşı geldi. Beni şehrin kalesinde Fransız işgal ordusunun iç hizmetinde kullanılıyorlardı. Bir akşam sizin şimdi yaptığınız gibi masaları donattılar, içkileri açtılar. Bana da kırmızılı beyazlı bir elbise giydirdiler. Başıma da bir şapka taktılar. Lisanlarından anlamıyordum. İşaretle, çat pat öğrendikleri Türkçe ile akşam yapacakları eğlencede istediklerini getirtiyorlardı. Her şey hazırdı. Derken bana masalarındaki hizmetten başka bir şeyler yaptırmak istediklerini anladım.

Diğerlerine göre daha iyi Türkçe bilen bir Fransız subayı:

-Şu kapıyı aç! İçeridekilerden her birimize birer tane getir, dedi.

İşaret ettiği yere gidip kapıyı açtım. İçeride elbiseleri çıkartılmış 6 tane yaşları 17-18 gibi olan Türk kızları vardı. Çırılçıplak soyunmuşlardı. Elleri ile vücutlarını kapatmaya çalışıyorlardı. Gözlerinden yaş oluk gibi akıyordu. Bana bakarak yalvarıyorlardı.

-Ne olur mösyö. Bize acı. Verme onların ellerine.

Bana neden mösyö dendiğini anlamamıştım. Sonra üzerimdeki elbisenin farkına vardım. Bu bana giydirdikleri kıyafet Hristiyanların Noel babalarının kıyafeti idi. İçerdekiler de seçilmiş güzel Müslüman Türk kızlarıydı.

Benden kendi Müslüman kızlarımızı ellerimle onlara peşkeş etmemi istiyorlardı. Gözümün önünde her şey silindi.

Geri döndüm:

-Bre hayvanlar. Ölümü çiğnemeden bu kızlara elinizi dokunduramazsınız, dedim.

Önüme gelen ilk Fransız subayının üzerine atladım. Belindeki el bombasını alıp pimini çektim. Sonunu hatırlamıyorum. Altı subayın beşi ölmüş. Benim ise kızlara doğru olan kısmım kalmış. Subaylara dönük olan tarafım bombanın etkisi ile bu hale gelmiş. Kendimi kaybetmişim. Benden Akan kanlar orayı göle çevirmiş. Öldü diye beni atmışlar. Kızlardan kurtulan biri Beni sırtında evine taşımış ve tedavi etmiş. Ben o kızın yüzünü hiç görmedim. Dedesi ile içeriye yiyecek ve ilaç gönderirdi. Ben önceleri baygınken, sonraları ise uyurken içeri girip tedavimi yapar veya ihtiyaçlarımı odaya yerleştirirmiş. İşte bu yüzden bana Yılbaşı Çavuşu derler.”

Ben, “Muallimin evinde yılbaşı kutlanıyor” diye söylenenleri duyunca önce inanmadım. Gelip şu Fransız müsveddesini elinde bardakla görünce beynimden vuruldum! Keşke muallimi böyle göreceğime öbür yanım da bombayla yok olsaydı.

Ailemde kutladığım ilk ve son yılbaşım bu oldu. Aradan kırk yıl geçti. Yılbaşı Çavuşunun dedikleri aynen çıktı. Dün bir basit eğlence olayı, bugün tam bir Hıristiyan yortusu haline geldi. Kesilen çamlar, altındaki hediyeler su gibi içki tüketimi bunu anlatmıyor mu?

Yılbaşı Çavuşu, Müslüman kızlarımızın, gâvur erkeklerinin yılbaşı eğlencelerinde kullanılmasına mani olmak için, vücudunun bir yarısını vermişti. Biz o kahraman gazinin çocukları, torunlarıyız. Onun vücudunun yarısını vererek mücadele ettiği eğlenceyi, şimdi bütün milli ve manevi duygulardan uzaklaşarak milletçe nasıl da içtenlikle kutluyoruz.

Bizi affedecek misin kahraman Yılbaşı Çavuş'u!

Affet ne olur!...”

Merhum Ayşe Gönen Ablanın bizzat yaşadığı hatıra bu.

Şimdi isterseniz, eşsiz kahramanlıklarla bu vatanı bize emanet eden şehitlerimizin mezarları üzerinede tepinircesine Yılbaşını (Bu gün) kutlayın, isterseniz, kafirlerin diz çöktüğü Mekke’nin veya Kudüs’ün Fethini….

 

TABİ ÖNCE KARAR VERMELİSİNİZ, “SİZ KİMSİNİZ!?”


ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ-HAZIRLANACAK KONULAR

 Aşağıdaki konuları Prezi ile hazırlayıp linkini(bağlantılarını) 03.01.22 Pazartesi günü saat 19:00'a kadar bseu.odev@gmail.com'a yollayın.
(konu kısmına ad-soyad-konu yazın.Ör. Abdulraşit AKBAŞ-Topal Osman). 

Bu ödevler, ortalamanıza %20 etki edecektir.



13 Kasım 2021 Cumartesi

web temelleri notları, ÖDEVLER ve sınav açıklaması

NOTLAR:

vizeye kadar, ilk 4 ünite.
derste kaldığımız yere kadar.

https://bit.ly/31YAhlj


ÖDEVLER:

SEO nedir,çerezler nedir,HTML 5 nedir,semantik komutlar nedir

Önce ki haftanın ödevleri: 

Web Uzantıları nedir (Web uzantıları com, net, org, gov, mil .....gibi.Hangisi nerelerde kullanılır)? 
domain sorgulatma nasıl yapılır. IP V6 nedir.pop 3 ve smtp nedir?

(DERSTE VERİLEN ÖDEVLERİN TAMAMI BURADA OLMAYABİLİR YADA GÖZDEN KAÇAN OLABİLİR)



SINAV AÇIKLAMASI:

-Sınav test  olursa şıklarda ki harf hataları yanlışlıkla değil çeldirici olarak yazılmış demektir, yani hata yoktur.

-Eğer klasik sınav olursa, kodları verip çıktı ve çıktı verip kod istenir.

-Sınava dahil olanlar, 1-ders notları, 2- ödevler, 3- derste bahsi geçip notlarda olmayanlar...


3 Ekim 2021 Pazar

28 Temmuz 2021 Çarşamba

YAZ OKULU

 Yaz okulu ile ilgili Üniversitemizin açıklaması resmi web sitesinde bulunmaktadır.

Bunu dışında başka Üniversiteden yaz okulu ders almak için;

Zorunlu Ders için;

Ders adı ve içeriği bizde ki ders ile uygun olmalı,

Kredisi yada saati bizde ki ile aynı yada fazla olmalı.


Seçmeli için;

Ders adı ve içeriği bizim bölüme uygun olmalı (bölüm hocalarına danışınız),

Kredisi yada saati bizde ki ile aynı yada fazla olmalı.


önceki yıllara ait duyuru için ;

https://www.blogger.com/blog/post/edit/7911123961557780182/9163275802061382205


15 Haziran 2021 Salı

2021 STAJ DUYURUSU

 Belgelerin son gönderim tarihi 29 Haziran..

§  Öğrenci, İlgili bölümün hocalarına staj yapmak istediği işyeri ile ilgili bilgilendirir(onay alır)(İşyerinde Bilgisayar Mühendisi yada enazından Bilgisayar Teknikeri bulunmalı)(Bir hocanızın ONAY VERMEDİĞİ işyerini diğer hocaya tekrar SORMAYIN).

§  Öğrenci, Yüksekokulumuzdan staj yapmasının zorunlu olduğuna dair bir belge alır. (İşyeri isterse) (bu belgeyi almak için myo@bilecik.edu.tr adresine mail atar). Bu belge ile staj yapılacak kuruma başvurur.

 

  1. SGK Provizyon Sorgulama Belgesini alır. (Müstehaklık belgesi) (e-devlet üzerinden alınmaktadır.)
  2. İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi belgesini alır. (Staj tarihleri içerisinde geçerliliği olmalıdır.)
  3. Ekte yer alan diğer belgeleri de doldurarak staj defterini oluşturur.
    (http://w3.bilecik.edu.tr/myo/wp-content/uploads/sites/39/2016/12/MYO_Staj_-Belgeleri.rar).  
  4.  Yukarıda ki bağlantıda bulunan KAPAK(fotoğraf eklenecek ve işyerine imzalatılıp kaşeletilecek), EK1, EK2, EK5 belgeleri doldurur ve aşağıda ki biçimde(formatta) maile yollar. bseumyobp@gmail.com

(Maile 2 PDF halinde yollanacak ve PDF’ler No-Ad_Soyad.PDF şeklinde olacak.

1.PDF İÇERİĞİ: (Örnek dosya adı: 1-Veli_AYKAN.pdf)                         

 KAPAK

 EK1,

 EK2,

 EK5,

 İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi

 SGK Provizyon Sorgulama

 

 2.PDF İÇERİĞİ: (Örnek dosya adı: 2-Veli_AYKAN.pdf)

EK5,

İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi

SGK Provizyon Sorgulama


(PDF SIRALAMASINI -MUTLAKA- YUKARIDA Kİ GİBİ YAPIN)

 

§  Staj defterini, staj bitiminde ilgili bölümün staj sorumlusuna teslim eder(teslimden önce dijital olarak mail atar, herhangi bir eksiklik yoksa hocalarına bilgi verip kargolar).(1. Sınıflar, kargolamayıp okullar açıldığında elden teslim eder)

§  Staj yapılan süre içerisinde rapor alan öğrenci Sağlık Raporunun bir örneğini mutlaka Yüksekokulumuza göndermesi gerekmektedir. (SGK İşlemleri için) myo@bilecik.edu.tr

 Staj bilgilendirmesi: http://w3.bilecik.edu.tr/myo/ogrenci/staj/

Staj için kullanılacak mail adresi: bseumyobp@gmail.com

 

2 Nisan 2021 Cuma

BİLG. MÜH. BİTİRME ÇALIŞMASI DERSİ RAPORLARI

 BİLG. MÜH. BİTİRME ÇALIŞMASI DERSİ 

  1. Raporlar word yada pdf olabilir (en son rapor LATEX olacak).
  2. Rapor adı aşağıda örnekte ki gibi olacak. 
    Ertuğrul ALTINTAŞ - AkıllıEv - 1_hafta
  3. Raporlar her Cumartesi olacak şekilde (ilk rapor 10 Nisan). (saat 23:59'a kadar)
  4. esermehmet11@gmail.com adresine yolluyorsunuz. (Maile konu yazarken sonuna parantez içinde (BİTİRME) yazın).
    KOLAY GELSİN HEPİNİZE...

WEB ÖDEV TESLİMİ

 Ödevleri klasöre yükleme son tarihi :07 Nisan Çarşamba.

(Sadece 10. ve 11. grupların 16 Nisan Cuma,
diğer grupların yukarıda ki tarihtir).

29 Mart 2021 Pazartesi

1.sınıf dosya paylaşım köprüleri (link)(GÜNCELLENDİ)

Donanım ve Web Prog. dersleri için yapılan bütün köprü(link) paylaşımları aşağıda ki dosyadadır.

Dosya şifrelidir.

(GÜNCEL)
https://drive.google.com/file/d/1QzoVv9T5lTx7jVm82_Wsr3wF3NolXFhB/view?usp=sharing

ARDUINO TAVSİYESİ

Daha önceden öğrencilerimin Arduino satın aldığı siteler aşağıda. Bunun dışında da birçok site bulabilirsiniz. Robotdiyarı set fiyatı diğerlerine göre daha ucuz (şu an için). Set almanız şart değil. Hatta en ucuz seti alıp sensörleri ve diğer malzemeleri ayrı ayrı alsanız daha ucuza gelebilir.

Klon diye yazan Arduino'lar kopya yani ÇAKMA. Fakat sorun değil, çünkü öğrencilerin neredeyse hepsi Klon kullanıyor. Çok profesyonel bir iş için belki klon uygun olmayabilir ama ders yada hobi için orjinale gerek yok.

BURADA TAVSİYE EDİLEN SİTELERDE SIKINTI YAŞAMANIZ HALİNDE HERHANGİ BİR SORUMLULUĞUM YOKTUR. SADECE SİZE KOLAYLIK OLMASI İÇİN YAZDIM.

Kolay gelsin...

 www.robotdiyari.com

www.robotistan.com

www.direnc.net

(Murat Mutlu...)
https://market.samm.com/

25 Mart 2021 Perşembe

BİLG. MÜH. TAS-1 DERSİ RAPORLARI

  1. Raporlar word yada pdf olabilir (en son rapor LATEX olacak).
  2. Rapor adı aşağıda örnekte ki gibi olacak. (ilk raporu bu hafta gönderenler olduğu için haftaya 2. hafta olarak başlayacaksınız)
    Ertuğrul ALTINTAŞ - AkıllıEv - 2_hafta
  3. Rapor ilk gönderim tarihi: 30 Mart Salı
  4. Sonra ki raporlar ise her pazar olacak şekilde (ilk pazar raporu 4 Nisan). (saat 23:59'a kadar)
  5. esermehmet11@gmail.com adresine yolluyorsunuz. (Maile konu yazarken sonuna parantez içinde (TAS-I) yazın).
    KOLAY GELSİN HEPİNİZE...

10 Mart 2021 Çarşamba

DONANIM GRUPLARI

Donanım dersinde herkesin konu anlatması gerekmektedir.
Bununla ilgili açıklamalar ilk hafta anlatılmıştır (uzem videosu).

Grup oluşturulabilmesi için ACİLEN mail adreslerinizi burada ki tabloya girin.
https://pc.tc/OCMJ

Bu liste dersi takip edenleri tespit etmek ve bu kişilerle konu anlatım grupları oluşturmak için yapılmıştır.


Web Prog. - Ödev

 Web Ödevi  -Siteyi ücretsiz bir sitede yayınlayın. -Bağlantısını (linkini), aşağıda bulunan drive klasörüne girip, WEB PROG. ÖDEVİ-BAĞLANTI...